Kavramlar Sözlüğü
Biyoekolojik Yaklaşım
Urie Bronfenbrenner tarafından geliştirilmiş Biyoekolojik Modele göre, çocuklar en yakın sosyal çevre olan aile ve okulla başlayan ve etkileşim halinde oldukları çevresel sistemlerle tanımlanmaktadır. Biyoekolojik Model; çocuğun etrafında mikro, mezo, ekzo, makro ve kronosistem olarak birbirini etkileyen halkalar şeklinde görselleştirilir. Çeşitli sistemler arasındaki etkileşimler ve değişimler yoluyla gelişimsel süreçler gerçekleşir. Biyoekolojik Model, beş sistemin tümünün sistematik etkileşimine ve çocuğun kişisel özelliklerine odaklanarak, çocuğun iyi olma halinin nasıl bir yapıda ve hangi aktörlerle şekillendiğine dair iyi bir çerçeve sunar.
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (ÇHS), çocukların haklarını koruma altına alan ve dünya genelinde en geniş kabul gören insan hakları belgelerinden biridir. 20 Kasım 1989’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen sözleşme, çocukları, 18 yaşından küçük bireyler olarak tanımlamakta ve onların temel haklarını güvence altına almaktadır. 54 maddeden oluşan bu sözleşme, çocukların yaşam, gelişim, korunma ve katılım haklarına odaklanır. Çocukların sağlıklı büyümesi, eğitim alması, korunması ve kendilerini ifade etme hakları gibi konuları kapsar.
Çocuk İşçiliği
Türkiye’nin de imzacısı olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, 18 yaşın altındaki tüm bireyleri çocuk olarak kabul eder. Evrensel olarak kabul edilen bu sözleşme, çocukların “ekonomik sömürüden, eğitimi açısından sakıncalı, sağlığı ve fiziksel, zihinsel, manevi, ahlaki ve sosyal gelişimi açısından zararlı her tür işten korunması” gerektiğini belirtir (ÇHS, 1989, md. 32). Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) tanımına göre ise çocuğa fiziksel, zihinsel, sosyal veya ahlaki açıdan zarar veren; sağlıklı gelişimini ya da eğitime katılımını veya devamını engelleyen, onu potansiyelini gerçekleştirmekten uzaklaştıran ve saygınlıklarını eksilten her türlü çalışma biçimi çocuk işçiliğidir.
Çocuğun İyi Olma Yaklaşımı
Çocuğun iyi olma hali yaklaşımı; “maddi durum”, “sağlık”, “eğitim”, “risk ve güvenlik”, “ev ve çevre”, “katılım” ve “ilişkiler” alanlarında nesnel/objektif ve öznel/subjektif göstergeler ışığında çocuğun durumunu detaylı olarak bütüncül bir perspektifle aktarmaya çalışan analitik ve teorik bir araçtır.
Çocuğun iyi olma hali yaklaşımı, çocukların kendi seslerini “yaşamlarının uzmanları” olarak yansıtmalarına odaklanır, aktif olarak, hayatlarının öznesi olarak görür.
Çocukların Mekânsallığı
Okul, mahalle ve ev çocukların gerek kamusal gerekse özel yaşamlarının ağırlıklı olarak şekillendiği mekânlardır. Çocuğun ilişkilerini kurduğu ve anlamlar yüklediği mekânların çalışılması çocukluğun yaşanış biçimlerini anlama açısından oldukça önemlidir.
Çocukların mekansallığı, onların gündelik yaşamda bulundukları mekanlarla nasıl etkileşime girdiklerini, bu mekanları nasıl algıladıklarını ve bu mekanların çocukların sosyo-kültürel, psikolojik ve fiziksel gelişimi üzerindeki rolünü araştırır.
Çoklu Krizler
Bugünün krizlerinin çoklu yapısını anlamak için Polikriz (polycrisis) kavramı kullanılmaktadır. Edgar Morin’in (1999) Homeland Earth: A Manifesto for the New Millenium adlı çalışmasında ilk olarak kullanılan kavram, krizlerin birbirine bağlı bir biçimde ve birbirlerini etkileyerek tek bir krizden çok daha büyük bir etkiye sahip olduğuna işaret etmektedir. Çoklu kriz ile kastedilen; kapitalizmin krizi, liberal demokrasinin krizi, iklim krizi, pandemi ile tetiklenen küresel sağlık krizi, enerji krizi, gıda krizi, savaş ve çatışma ortamlarının yarattığı krizler gibi tüm bu krizlerin insanların ve insan olmayan canlıların refahları üzerinde olumsuz etkilerinin üst üste gelmesi ve birbirini tetiklemesidir.
Çocuk Katılımı
Çocuk katılımı, çocukların kendilerini etkileyen süreçlerde aktif bir şekilde yer alarak görüşlerini ifade etmeleri, karar alma süreçlerine dahil olmaları ve bu süreçlerde dikkate alınmaları olarak tanımlanır. Bu kavram, çocukların toplumsal aktörler olarak tanınmalarını sağlayan ve onların hak temelli bir yaklaşımla ele alınmasını zorunlu kılan bir çerçeve sunar. Çocuk katılımı, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 12. maddesi ile güvence altına alınmış olup, çocukların yaşı, olgunluk düzeyi ve bireysel kapasitesine uygun olarak, düşüncelerinin ve önerilerinin dikkate alınmasını gerektirir.
Öznel İyi Olma Hali Yaklaşımı
Çocuğun öznel iyi olma hali, “maddi durum”, “sağlık”, “eğitim”, “risk ve güvenlik”, “ev ve çevre”, “katılım” ve “ilişkiler” alanlarında, her bir alanın altında çocukların kendi deneyimlerine, kendi yaşamlarına dair algılarını, memnuniyetlerini/memnuniyetsizliklerini yansıtır.
Çocuğun olumlu veya olumsuz hisleri; mutluluk/mutsuzluk algısı, alanlarındaki ilişkisel deneyimlerle beslenmekte ve kişisel özellikler, baş etme mekanizmalarına bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Öznel iyi olma hali, çocuğun en yakın çevresini aile, sosyal çevre ve okulu doğrudan ilgilendirmektedir ve ilgili göstergelere dair bilginin toplanması ve etkin uygulamalar için kurumlar arası iş birlikleri için gereklidir.
Kesişimsellik
Kesişimsellik kavramı, toplumsal cinsiyet, sınıf, etnik kimlik, engellilik gibi faktörlerin kesişerek birbirini nasıl etkilediğini ve bu kesişimlerin bireylerin yaşam deneyimleri üzerindeki etkilerini açıklamaktadır. Kesişimsellik yaklaşımı, bu deneyimlerin ayrımcılık ve dışlanma biçimlerini daha karmaşık hale getirdiğini vurgulamaktadır. Toplumsal eşitsizliklerin ve ayrımcılık biçimlerinin yalnızca tek bir boyut üzerinden değil, birden fazla baskı veya avantaj faktörünün etkileşimi yoluyla incelenmesi gerektiğini belirtir.
Bu çerçevede kesişimsellik yaklaşımı, çocuğun iyi olma hali bağlamında ele alındığında, çocuğun cinsiyeti, etnik kökeni, sınıfı, engellilik durumu ve ailesinin sosyal çevresi gibi çeşitli faktörlerden etkilendiğini dikkate alarak değerlendirilmelidir.
Kırılganlık
Kırılganlık bir bireyin dışsal ve içsel olumsuz etkilere karşı savunmasızlığını, zarar görmeye açıklığını ifade eder. Çocuğun iyi olma hali yaklaşımı çerçevesinde kırılganlık, çocuğun fiziksel, duygusal, zihinsel ve sosyal gelişimini olumsuz etkileyebilecek durumlara karşı hassasiyetini kapsar. Çocuklar sosyo ekonomik durumları, toplum cinsiyetleri veya farklı kimlikleri sebebiyle kırılgan değiller, toplumsal kaynakların erişilemez hale gelmesi, akran ve nesiller arası ilişki ağlarının kırılganlaşması çocuklar için bir kırılganlaşma süreci yaratıyor. Kırılganlık kavramı, çocukların iyi olma hallerini olumsuz yönde etkileyen toplumsal süreçleri ve yapısal olanı anlamayı sağlar. Özellikle kriz ortamlarında hem çocukların farklı boyutlarda yaşadıklarını anlamlandırabilmek, hem de yapısal eşitsizlikleri ile çocuğun iyi olma hali ilişkisini kurabilmek için yol gösterici bir kavramdır.
Yapabilirlik Yaklaşımı
Çocuğun iyi olma hali yaklaşımı, yaşam kalitesini ve memnuniyeti belirleyen sağlık, maddi durum, eğitim, barınma ve çevre koşulları, risk ve güvenlik, katılım ve ilişkiler gibi alanlarda yapabilirlikleri geliştirmeyi amaçlar. Amartya Sen’in “neyin eşitliği” sorusuna yanıt olarak geliştirdiği yapabilirlik yaklaşımı, kaynak eşitliği ve faydacı yaklaşımları eleştirir ve eşitlenmesi gerekenin yapabilirlikler olduğunu savunur. Bu yaklaşım, çocukların bugünkü ve gelecekteki iyi olma hallerini değerlendirmede eşitsizliklerin tespiti için kritik öneme sahiptir.
Yaşam Memnuniyeti
Çocuğun kendi hayatından genel anlamda ne kadar tatmin olduğunu, kendini ne kadar mutlu ve dengede hissettiğini ifade eder. Yaşam memnuniyeti, çocuğun kendi yaşam koşullarını, ilişkilerini ve gelişim fırsatlarını değerlendirdiği öznel bir deneyimdir.